İCRA VE İFLAS HUKUKU
İcra iflas hukuku, alacaklının alacağına en kolay ve hızlı yollardan kavuşabilmesi için devlet gücünden yararlanma imkânı sağlayan bir hukuk dalıdır. Başaran Hukuk ve Arabuluculuk Merkezi, şirket ve gerçek kişilerin tüm alacaklarının tahsili için avukatlık ve danışmanlık hizmet vermektedir. Alacakların tahsiline yönelik olarak çeşitli işlemler olan icra ve iflas dairelerinde ilamlı, ilamsız ve kambiyo senedine dayalı takipler ile ipotek ve rehin takipleri olmak üzere tüm t
-
akip işlemlerinin yürütülmesi kapsamında borçluların mal varlıklarının tespiti, mal varlıkları üzerinde haciz tatbiki, , iflas erteleme işlemleri, borçlu ile alacaklı arasında uyuşmazlığa yönelik iletişim ve uzlaşma sağlanması, icra hukuk ve icra ceza mahkemelerinde borç ilişkilerine ilişkin uyuşmazlıkların çözümlenmesi konusunda hukuki destek hizmeti sağlamaktayız.
İCRA HUKUKU İLE İFLAS HUKUKU ARASINDAKİ FARKLAR:
İcra Hukukunda(cüz-i icra) borçlu, malvarlığının sadece belirli bir kısmıyla, bir veya birkaç alacaklısına karşı sorumludur. İflas hukukunda(külli icra) ise borçlunun sorumluluğu bütün malvarlığı ile bütün alacaklılarına karşıdır. İflasta, hem alacaklı hem de malvarlığı açısından küllilik söz konusudur. Bir diğer ayrım, icra hukukunun bütün borçluları kapsaması iken; iflasın sadece tacirler açısından söz konusu olabilmesidir.
İCRA TAKİP İŞLEMLERİ:
İcra organları tarafından borçluya karşı yapılan ve cebrî icranın ilerlemesini sağlayıcı nitelikteki takip işlemlerine icra takip işlemleri denir. Ödeme emrinin düzenlenmesi ve tebliği, haciz ve satış işlemleri icra takip işlemlerine örnek gösterilebilir. İcra takip işlemleri yalnızca cebri icra organları tarafından yapılabilir.
İcra takip işlemlerinin bir takım unsurları bulunmaktadır bunlar;
• İcra organı tarafından yapılma
• Borçluya karşı yapılma
• Cebri icranın ilerlemesini sağlama
İCRA ALACAK TAHSİLİ
İcra İflas Hukukunda birçok tahsil yöntemi bulunmaktadır. İcra takibi veya koşullar oluştuysa iflas yolu da bunlardan biridir. Yasal olarak borçlunun taşınır ve taşınmazına nasıl el konulabilir, borçlu borcunu ödemekten kaçınırsa sahip olduğu malların nasıl haczedilebilir, haczedilen malların nasıl paraya çevrilebilir, takip başlatıp başlatılamayacağı vb. yöntemler İcra ve İflas Hukuku içerisinde yer almaktadır.
**İcra takibinde yapılan işlem alacağın kaynağına göre değişiklik gösterir. Şöyle ki; , eğer alacak bir mahkeme kararına dayanıyorsa ilamlı icra; alacak bir çek, poliçe veya bonoya dayanıyorsa kambiyo senetlerine özgü icra takibi; alacağa ilişkin herhangi bir belge yok ya da bu türlere girmiyorsa ilamsız icra söz konusu olacaktır. İcra takibi, icra dairesinde şahsen veya avukat aracılığı ile başlatılabilir.
İLAMLI İCRA TAKİBİ: Bir ilama yani mahkeme kararına dayanılarak icra takibi yapılması halinde bu takibe ilamlı icra takibi denir. İlamlı icra alacaklı, konusu para, menkul malın teslimi veya başka bir şey olan alacağı için borçluya karşı dava açıp, mahkeme ilamı alır. Daha sonra bu ilamı uygulamaya koyar.
İLAMSIZ İCRA TAKİBİ: Para veya teminat alacaklısına, ilam veya bu niteliği haiz bir belgeye dayanmaksızın alacağını cebri icra yoluyla alma imkanı veren takip yöntemidir. İlamsız icra takibi, dava açmadan icra dairesine başvurmak suretiyle gerçekleştirilebilir.
İCRA TAKİBİNE İTİRAZ:
Borçluya icra dairesi kanalıyla gönderilecek ödeme emrinden sonra borçlu 7 gün içerisinde itiraz etmez ise takip kesinleşir. İcra takibinin kesinleşmesinin ardından alacağın tahsili için haciz yoluna gidilir. Haciz yolu ile amaçlanan, elde edilen malların satılarak sağlanan bedel ile alacaklının borcunun karşılanmasıdır.
İTİRAZIN İPTALİ DAVASI: Takibe konu olmuş olan ve ardından borçlunun bu takibe itiraz etmiş olduğu alacağı konu eden eda davası olup normal bir hukuk davası gibi açılır. Alacaklı, itirazın kendisine tebliğinden itibaren 1 yıl içinde itirazın iptali davası açabilir. Bu 1 yıllık süre hak düşürücü nitelikte olup, şayet alacaklı 1 yıl içinde itirazın iptali davası açmaz ise yaptığı ilamsız takip düşer.
İTİRAZIN KALDIRILMASI: Bu yola sadece elinde İİK m.68-68/a da sayılmış olan belgelerden birisi olan alacaklılar başvurabilir. Borçlunun itirazının alacaklıya tebliğinden itibaren 6 ay içinde İcra Mahkemesi’ne açılmalıdır. İcra Mahkemesi itirazın kesin veya geçici olarak kaldırılmasına karar verebilir.
TASARRUFUN İPTALİ DAVASI: Tasarrufun iptali davası; alacağını icra takibi yoluyla borçludan tahsil edemeyen alacaklının, borçlunun son 5 yıl içerisinde gayrimenkul veya menkul mallarına ilişkin mal kaçırmak saiki ile yapmış olduğu tasarruflarını iptal etmek amacıyla, borçluya ve malı devralan üçüncü kişiye karşı açtığı bir dava türüdür.
MENFİ TESPİT DAVASI: Menfi tespit davası borçlunun borcu henüz ödemeden önce borçlu bulunmadığının tespiti için açabileceği bir davadır. Borçlu açtığı bu davayı kazanırsa, takip iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur. Borçlu takipten önce veya takipten sonra bir menfi tespit davası açarak borçlu olmadığının tespitini isteyebilir. Borçlu, alacaklı tarafından bir takip yapılmadan önce menfi tespit davası açabileceği gibi, takipten sonra da açabilir. Bu durumda sonuçları farklı olur.
İCRA VE İFLAS HUKUKUNDA SÜRELER:
• Süreler, gün, ay ve yıl olarak hesaplanır.
• Gün olarak belirlenen sürelerde “ilk gün” hesaba katılmaz. Ancak, ayrık olarak, yasada ilk günün hesaba katılacağı açıkça belirtilmişse, ilk gün hesaba dahil edilerek süre hesaplanır.
• Ay ve yıl olarak belirlenen süreler, ayın ya da yılın kaçıncı günü işlemeye başlamış ise, biteceği ay veya yılın aynı gününde biter.
• Bu süreler, yasanın öngördüğü şekilde bazen tefhim bazen tebliğ bazen öğrenme bazen bir olayın oluş tarihi, ölüm tarihi, ihale tarihi bazen ilan bazen bir işlemin yapılması, haciz işleminden itibaren tarihinden itibaren işlemeye başlar.
• İcra ve İflas Kanunu’nda yer alan süreler yapılacak işlemin niteliği göz önünde tutularak; 3 gün, 7 gün, 10 gün, 1 ay, 6 ay, 1 yıl vb... şeklinde belirlenmiştir.
• Kanun’un öngördüğü süreler, ancak yine kanunda öngörülen belirli durumlarda icra iflas organlarınca uzatılabilir.
BAŞARAN HUKUK VE ARABULUCULUK MERKEZİ OLARAK İCRA VE İFLAS HUKUKU DALINDA UZMAN KADROMUZUN İLGİLENDİĞİ DAVALAR:
• İcra ceza davaları
• İflas davaları
• İflas ve icra itiraz davaları
• İflasın ertelenmesi davaları
• İhalenin feshi davaları
• İhtiyadi haciz davası
• İlamsız, ilamlı ve kambiyo senetlerine dayalı icra takipleri
• İtiraz ve itirazın iptali davaları
• İstirdat davaları
• İstihkak davaları
• Menfi tespit davaları
• Tasarrufun iptali davaları
• İflas masasına kayıt
• İcra ihalelerine katılma
• Alacağın icra masasına kaydettirilmesi
• İflas erteleme işlemlerinin düzenlenmesi
• Şirketlerin iflas durumlarının değerlendirilmesi
• Şirket borç durumlarının belirlenmesi
• Şirket kurtarma çalışmaları
• İyileştirme projelerinin düzenlenmesi
• Anlaşmaların düzenlenmesi
• Kıymetli evraka ilişkin olan veya olmayan alacağın icra ve iflas yoluyla takibi
• İflas sürecinin hazırlık ve kabul aşamalarında plan taslağının oluşturulması
vb. olan davalarda Başaran Hukuk ve Arabuluculuk Merkezi kadrosu olarak temel prensibimiz, müvekkilin alacağına en hızlı, etkili ve en az masrafla kavuşmasıdır. İcra ve İflas Hukuku dalında uzman Şanlıurfa Başaran Hukuk avukat kadromuz ile hukuki yardım hizmeti sunmaktayız.
İDARE & VERGİ HUKUKU
İdare Hukuku, temeli anayasada belirlenen, idarenin faaliyet ve örgütlenmesine ilişkin kurallar öngören, kamuya tanınan üstünlük ve ayrıcalıklar ile bireye tanınan hak ve hürriyetlerin dengelenmesini sağlayan hukuk dalıdır. İdareye karşı bireyin haklarının korunması saikiyle hareket ederek bu süreçte müvekkiline hukuki destek sağlayan Başaran Hukuk ve Arabuluculuk Merkezinin uzman kadrosu çeşitli İdare hukuku dallarında hizmet vermektedir. Vergi Hukuku, devlet ve o devletin
-
vatandaşı arasındaki vergi ilişkisini, bireylerin sahip oldukları vergi yükümlülüklerini inceleyen hukuk birimidir. Vergi hukuku, kamu hukuku içinde yer alan ve devletin mali faaliyetlerinin hukuki yönünü inceleyen mali hukukun bir alt dalıdır. Karşılıksız olan ve gerektiğinde zor kullanılarak alınan; harç, resim, fon, prim, aidat vb. adlar altındaki tüm kamu gelirleri nitelik itibarı ile vergi hukuku kapsamına girer. Vatandaş, aldığı hizmetler karşılığında vergi ödeme yükümlülüğüne sahiptir. Usulsüzlükleri ve yaptırımları engellemek için de bu alan hukuk disiplini kapsamında geçerli olan yasalar ile çerçevelendirilmiştir.
Başaran Hukuk ve Arabuluculuk Merkezi olarak İdare Hukuku alanında yakından ilgilendiğimiz bir takım davalara ilişkin açıklamalarımız:
İPTAL DAVALARI:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2’inci maddesine göre “idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar” iptal davası olarak belirtilmiştir.
İptal kararı sonucunda idari işlem yapıldığı ilk tarihten itibaren ortadan kalkar. İptal kararları geriye yürümekte ve böylece idari işlem baştan itibaren hiç yapılmamış sayılmakta ve yapılmamış gibi sonuç doğurmaktadır. Tesis edilen işlem iptal edildikten sonra, işlem çeşidi değiştirilerek veya yeni bir düzenleyici işlem yapılarak, işlem yenilenemez; yine aynı sonucu doğuran işlem, başka bir adla yapılamaz.
KAMULAŞTIRMA (İSTİMLAK) VE KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA DAVALARI:
İdareler bazen gerçek veya tüzel kişilere ait taşınmazlar üzerinde kamulaştırma işlemi yapmadan, bu taşınmazlara el koymakta veya kamu yararına tahsis etmektedir. Kamulaştırmasız el atma, kamulaştırma yetkisine sahip bir idarenin, yasalara uygun bir işlem gerçekleştirmeksizin, bir kişinin taşınmaz malına el koyması ve onun üzerine bir tesis, bina, yol gibi bir yapı gerçekleştirmesi ya da o taşınmaz malı başka bir kamu hizmetine tahsis ederek mal sahibinin taşınmazı üzerindeki mülkiyet ve kullanma hakkının kullanımını kısıtlamaya yönelik herhangi bir girişimde bulunmasıdır.
BAŞARAN HUKUK VE ARABULUCULUK MERKEZİ OLARAK İDARE HUKUKU ALANINDA VERDİĞİMİZ HİZMETLER:
Tam Yargı Davaları
Devletin Özel Mülkiyetindeki Taşınmazlar İçin Düzenlenen Ecrimisil Düzeltme İhbarnamesinin İptali Davaları
Belediye Cezalarına Karşı Açılan İptal Davaları
Her türlü idari başvuru ve itirazların yapılması
İdari yolların tüketilmesi ve uzlaşma işlemlerinin takibi
İptal Davaları
Kentsel Dönüşüm Hukuku ve İptal Davaları
İdarenin Düzenleyici İşlemlerinin İptali Davaları
Kamu İhaleleri Konusunda Danışmanlık Ve Çıkabilecek İhtilafların Mahkeme Önüne Taşınması Halinde Dava Vekilliği Ve Davanın Takibi
Dava takibi ve uyuşmazlıkların çözümü
vb. davalarda ayrıca;
Başaran Hukuk ve Arabuluculuk Merkezi olarak Vergi Hukuku alanında yakından ilgilendiğimiz bir takım davalara ilişkin açıklamalarımız:
VERGİ HUKUKUNDA ALACAKLILAR:
Verginin alacaklısı devlettir ancak, toplama yetkisini yerel yönetimler (belediyeler vb.) ve diğer kamu tüzel kişilerine devredebilmektedir.
BAŞARAN HUKUK VE ARABULUCULUK MERKEZİ OLARAK VERGİ HUKUKU ALANINDA VERDİĞİMİZ HİZMETLER:
Defter kaydı tutmada hile, sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanma veya düzenleme gibi vergi kaçakçılığı suçlarına
ilişkin ceza davaları,
Yabancılara vergi kimlik numarası çıkarılması,
Gümrük mevzuatından kaynaklanan vergisel ve cezai yaptırımlara ilişkin itirazlar ve davalar
Vergi / ceza ihbarnamelerinin iptali davaları,
Defter ve/veya belgelerin incelemeye ibraz edilmemesi nedeniyle yapılan katma değer vergisi tarhiyatlarına ilişkin iptal davaları,
Ödeme emrinin iptali davaları,
Düzeltme-şikâyet başvurusu üzerine tesis edilen ret veya zımni ret işlemlerine karşı açılacak iptal davaları.
Haczin, e-haczin, ihtiyati haczin ve ihtiyati tahakkuk ile satış işleminin iptali davaları,
İhtirazı kayıtla verilen beyannameler üzerine tahakkuk ettirilen vergi ve cezaların iptali davaları,
Sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme veya kullanma iddiasıyla yapılan katma değer vergisine ilişkin iptal davaları,
Genel ve özel usulsüzlük cezasına karşı açılacak davalar.
vb. davalarda, güncellenen mevzuatlar ışığında; müvekkillerine hukuki danışmanlık hizmeti sunan Başaran Hukuk ve Arabuluculuk Merkezi, birey odaklı anlayışı ile İdare Hukuku ve Vergi Hukuku alanında her türlü hukuki çalışmayı bu alanda uzmanlaşmış avukatları ile sürdürerek profesyonel hizmet vermektedir.
CEZA HUKUKU
Hukuk düzeni içerisinde, özellikle düzenin sağlanması ve korunması bakımından son derece önem arz eden ceza hukuku, toplumsal yaşama ait önemli hukuki değerleri muhafaza etmektedir. Hukuk kurallarını koyan devlet, ceza hukuku yoluyla suç teşkil eden fiilleri önce belirler; sonrasında ise bu suçları işleyenleri yaptırıma tabi tutar; cezalandırılır. Dolayısıyla ceza hukuku, toplumsal yaşam düzeninin olmazsa olmaz, yani temel değerlerini en etkin şekilde koruyan hukuk dalıdır.
-
Ceza hukuku, üç ana bölüme ayrılmaktadır. Bunlar; maddi ceza hukuku, ceza muhakemesi hukuku ve ceza infaz hukukudur.
Maddi Ceza Hukuku: Esasları Türk Ceza Kanunu içinde düzenlenmiş bulunan maddi ceza hukuku, hangi fiillerin suç teşkil ettiğini bkz; kasten yaralama, cinsel saldırı, tehdit, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti gibi. Ayrıca suçun hangi unsurlardan teşekkül ettiğini, cezalandırmanın koşullarını, cezaların nelerden ibaret olduğunu ve bunlara ilişkin temel ilkeleri de ele almaktadır.
Ceza Muhakemesi Hukuku: Ceza kanunlarında düzenlenmiş bulunan bir suçun işlenmesi sonucunda bu suçun soruşturulması, kovuşturulması yahut bu süreçte uygulanacak olan yakalama, gözaltı, tutuklama, adli kontrol, arama, el koyma gibi koruma tedbirlerinin usul ve esaslarını düzenleyen somut olayda hangi usullere göre uygulanacağını gösteren ceza hukuku dalıdır.
Ceza infaz hukuku: Ceza yargılaması sonucunda sanığın bir yaptırıma mahkûm edilmesi halinde, bu yaptırımların ne şekil hangi şartlarda infaz edileceğine ilişkin kuralları ihtiva eder.
Başaran Hukuk ve Arabuluculuk Merkezi gerçek veya tüzel kişilere yönelik her türlü suç isnadı, ihbar, şikâyet, kovuşturma, soruşturma ve diğer ceza dava konularında müvekkillerine danışmanlık hizmetleri sunmakta ve ceza mahkemelerinde kendilerini gerek müşteki vekili ve gerekse şüpheli, sanık müdafiİ olarak temsil etmektedir.
Sıkça takibatını yaptığımız suçlardan bazıları şöyledir;
• Kasten Öldürme, Kasten Yaralama
• Çocuk Düşürtme, Kısırlaştırma
• Cinsel Saldırı, Çocukların Cinsel İstismarı, Reşit Olmayanla Cinsel İlişki, Cinsel Taciz
• Tehdit, Şantaj, Cebir, Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma
• Konut Dokunulmazlığının İhlali, Haksız Arama
• Kişilerin Huzur Ve Sükûnunu Bozma
• Haberleşmenin Gizliliğinin İhlali
• Özel Hayatın Gizliliğini İhlal, Kişisel Verilerin Kaydedilmesi, Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirilen Verileri Yok Etmeme
• Hırsızlık, Yağma, Mala Zarar Verme, Hakkı Olmayan Yere Tecavüz
• Güveni Kötüye Kullanma,Dolandırıcılık ,
• Genel Güvenliğin Kasten Tehlikeye Sokulması
• Trafik Güvenliğini Tehlikeye Sokma ,Çevrenin Kasten Kirletilmesi
• Uyuşturucu Veya Uyarıcı Madde İmal Ve Ticareti , Uyuşturucu Veya Uyarıcı Madde Kullanılmasını Kolaylaştırma Kullanmak İçin Uyuşturucu Veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek Veya Bulundurmak
• Resmi Belgede Sahtecilik ,Özel Belgede Sahtecilik,
• Tefecilik ,Banka Veya Kredi Kartlarının Kötüye Kullanılması
• Zimmet ,İrtikap ,Görevi Kötüye Kullanma
• İftira ,Başkasına Ait Kimlik Veya Kimlik Bilgilerinin Kullanılması
• Suç Üstlenme ,Suç Uydurma
• Yalan Tanıklık,Yalan Yere Yemin.Suçluyu Kayırma
• Silahlı Örgüt,Silah Sağlama
MİRAS HUKUKU
Miras Hukuku, gerçek kişinin ölümü veya gaipliği halinde, bu kişinin mal varlığının kimlere, ne oranda ve nasıl intikal edeceğini düzenleyen hukuk kurallarından meydana gelen özel hukuk dalıdır. Miras Hukukuna ilişkin düzenlemeler 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda yer almakta olup, taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlığın çıkması durumunda bu kanuna ve Yargıtay içtihatlarına bakılması gerekmektedir. Mirasçı olabilmek için; sağ olmak, hak ehliyetine sahip olmak ve
-
mirastan yoksun olmamak gerekir.
İki tür mirasçılık bulunmaktadır.
Bunlardan biri İradi Mirasçılık diğeri ise Yasal Mirasçılıktır. Bir kimsenin vefatından sonra geride bıraktığı menkul, gayrimenkul mallar ve diğer haklar, aksine düzenleme yapılmadıkça bu kişinin yasal mirasçılarına kalmaktadır. Miras bırakan kendi özgür iradesi ile mirasının bir kısmını veya tamamını belirli bir kişiye bırakırsa, bu kişiye atanmış mirasçı denmektedir.
Miras Hukuku kapsamında açıklamamız gereken bir takım kavramlar bulunmaktadır.
Tereke: Ölen veya gaipliğine karar verilen kişinin Miras Hukuku kuralları ile belirlenen malvarlığına tereke denir.
Miras Bırakan: Miras hukukunda; ölümü sonrasında kendisinin hukuki ilişkilerinin, menkul ve gayrimenkul tüm mallarının akıbetini düzenleyen denmektedir.
Miras hakkı: Mirasın intikali ile terekeye sahip olan kimselerin, bu intikal sonucunda iktisap ettikleri haklara denmektedir.
Mirasçı:Miras bırakanın ölümü veya gaipliğine karar verilmesi üzerine terekesi üzerinde terekede hak sahibi olan kişiye denmektedir.
Saklı Paylı Mirasçılar: Kanun alt soy, ana, baba, ve eşin miras payının bir kısmını korumuştur. Saklı payı ihlal edilen mirasçılar tenkis davası açarak saklı paylarını alma hakkına sahiptir.
VASİYETNAMENİN İPTALİ DAVASI:
Vasiyetname ile hakkı zarara uğrayan mirasçılar veya lehine vasiyet yapılanlar tarafından açılabilir. Vasiyetnamenin iptalinin sağlanamaması durumunda saklı payı ihlal edilenler ya da dava açabilecek diğer ilgililer, saklı payların ihlal edilmesini ileri sürerek en azından saklı paylarını kurtarmak isteyebilirler. Bu durumda açılacak dava ise tenkis davasıdır.
TENKİS DAVASI: Miras Hukukuna göre, murisin yaptığı tasarrufla saklı payı ihlal edilen mirasçı tarafından, yapılan tasarrufun saklı pay oranında indirilmesi için açabileceği davadır. Saklı paylarının karşılığını alamayan mirasçılar, miras bırakanın tasarruf edebileceği kısmı aşan tasarruflarının tenkisini dava edebilirler.
MİRAS SÖZLEŞMELERİ: Miras bırakacak olan kişinin üçüncü kişilerle ölümünden sonra hüküm doğurmak üzere yapmış olduğu, kural olarak tek taraflı dönülemeyen sözleşmelere denir. Miras sözleşmeleri, iki tarafın iradesinin bir araya gelmesi ile oluşturulur.
MİRAS SÖZLEŞMESİNİN İPTALİ DAVASI:
Sözleşme; tasarrufta yanılma, korkutma, aldatma, veya zorlama esnasında yapıldıysa ya da tasarrufun bağlandığı koşullar veya yüklemeler hukuka veya ahlaka aykırı ise iptal davası açılabilir.
Miras bırakan müvekkillerimizin son arzuları veya mirasçı olan müvekkillerimizin tereke mallarındaki miras paylarına hızlı ve sorunsuz sahip olabilmeleri için, mirasçılar arasında mal paylaşımı gerek uzlaşmaya dayalı gerekse dava yolu ile titizlikle takip edilmektedir.
Başaran Hukuk ve Arabuluculuk Merkezi olarak ;
Mirastan mal kaçırma (muris muvazaası) davası,
Mirasta tenkis davası,
Mirasçılık Belgesi,
Veraset İlamının Alınması
Miras Kalan Malvarlıklarının, Terekenin Tespiti
Mirasın Mirasçılar Arasında Paylaştırılması Amacıyla Ortaklığın Giderilmesi
Mirasçıların Mal Paylaşımı Konusundan Uzlaşmaları İçin Arabuluculuk Faaliyeti
Murisin Mirasçılara Borç Bırakması Halinde Mirasın Reddi İşlemlerinin Yapılması
Miras Bırakanın Malvarlığını Haksız Olarak Mirasçı Olmayanlara Devretmiş Olması Halinde Tasarrufun İptal
Vasiyetname ve mirasçı tayini sözleşmesi düzenleme,
Mirasta mal paylaşımı ve saklı payın korunması davası,
Mirasçıların miras talebine veya reddine ilişkin her türlü dava.
vb. miras davaları ve miras hukuku ile ilgili diğer sorunların çözümü için disiplinli ve titizlikle çalışan şanlıurfa başaran hukuk avukat kadrosu ile hukuki yardım sunmaktadır.
TİCARET HUKUKU
Ticaret Hukuku, tacirlerin sahip olduğu hakları yasalar kapsamında koruma altına alan bir hukuk birimidir. İşletme sahipleri ve alıcılar için oldukça önemli olan ticaret hukuku; kişilerin düzenlenen kanunlar kapsamında hangi haklara sahip olduklarını belirtmektedir. Ticaret hukuku, Ticari işletme, ticari iş ve ticari hüküm, tacir, ticaret unvanları, işletme adları, haksız rekabetin önlenmesi, ticaret sicilleri, cari hesaplamaları gibi tüm kavramları kapsamaktadır. Bu hukuk disiplininde m
-
uhattap alınan 3 unsur bulunur.
Bunlar:
Tüzel kişiler ve Tacirler,
Ticaret işletmeleri
Ticaret işleten dernekler ve vakıflardır.
Ticaret Hukuku ile ilgili hükümler ülkemizde, temel olarak Ticaret Kanunu'nda toplanmıştırAyrıca Sermaye Piyasası Kanunu, Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ticaret hukuku kanunlarındandır.
Türk Ticaret Kanunu'nda 6 kitap bulunmaktadır (başlangıç hükümleri ve son hükümler hariç):
Ticari İşletme Hukuku
Şirketler Hukuku
Kıymetli Evrak Hukuku
Taşıma Hukuku
Deniz Ticareti Hukuku
Sigorta Hukuku
Ticaret hukukunun genel kavramları; tacir, ticari işletme, ticaret sicili, ticaret unvanı, haksız rekabet, ticari defterler, cari hesap, ticari işler tellallığı, acentelik, ticaret ortaklıkları başlıklarında tanımlanır.
Ticaret ortaklıkları kolektif, komandit, anonim, limited, kooperatif ortaklıklarıdır. Belgelerle ilgili hukuk, kıymetli evrak başlığında toplanmıştır. Düzenlenme biçimleri nama yazılı ve hamiline yazılı olur. Poliçe, bono, çek, emtia senetleri ve taşıma senetleri kıymetli evrak türlerindendir.
TİCARET HUKUKU NEDEN ÖNEMLİDİR?
Yalnızca ülke içindeki ticari faaliyetleri kapsayan, sınırlı bir yapı değildir. Küreselleşen dünyada uluslararası ticari ilişkilerde meydana gelen anlaşmazlık ve uyuşmazlıklarda da ticaret hukuku büyük önem arz etmektedir.
Bu hukuk uzmanlığı, insanların ticari ilişkilerinde meydana gelen uyuşmazlıklar ve anlaşmazlıkları çözmeyi sağlayan, mağduriyetleri engelleyen bir alandır.
Ticari ilişkilerin sağlam ve hukuksal düzlemde değerlendirilmesini sağlar.
Hukukun en geniş kapsamlı alt dallarından biri olan bu hukuk disiplini, pratik uygulamalara bağlı olduğu için sürekli güncellenir ve yenilenir. Ticaret hukuku, sürekli yeni bilgiler edinmeyi ve pratikteki uygulamalarının takibin de zorunlu şekilde yapmayı gerekli kılar. Sağlıklı ticari ilişkilerin kurulması ve sürdürülmesini sağlamak için bu hukuk disiplininin düzenlemeleri hayati önem taşır.
Bu uzmanlığın avukatlarının bu alana odaklanmış ve bu alanda kendini geliştirmeye devam eden profesyoneller olması önemlidir.
Tüm bu süreçlerde büromuz; Ticaret hukuku, Ticari işletme hukuku, Şirketler hukuku Ticari şirketlerin alım ve satımı, Haksız rekabet, Şirket yönetimi, Hisse devir işlemleri, şirket devir ve birleşmeleri, Sözleşmeler hukuku, Ortaklık sözleşmeleri, Tasfiye, Kıymetli evrak hukuku, Risk Sermayesi, Sermaye Piyasaları, Kredi sözleşmeleri, Leasing sözleşmeleri alanlarında hukuki danışmanlık ve dava takibi hizmetleri sunmaktadır.
TAZMİNAT HUKUKU
TAZMİNAT HUKUKU Tazminat: Hukuka aykırı bir eylem sonucunda meydana gelen maddi veya manevi zarara karşılık olarak ödenen bedeldir. Diğer bir anlatımla tazminat, zararların giderilmesi amacıyla sorumlu tarafından zarar görene ödenen veya mahkeme tarafından ödenmesine karar verilen parasal bir değer veya edimdir. Kişi kasten, ihmal ederek, tedbirsiz davranarak bir başkasını zarara uğratırsa zararın tazmini ile yükümlüdür. Bu husus mahkemeler nezdinde tazminat davaları adı altında talep edilebilmektedir
-
.
Sorumlu tarafa karşı tazminat talebinde bulunmanın temeli Türk Borçlar Kanununda dayanır.
Tazminat Davaları iki ana başlıkta incelenmektedir:
Maddi Tazminat Davası: Hukuka aykırı bir eylem nedeniyle malvarlığında azalma meydana gelen kişinin bu zararının giderilmesini talep edebildiği dava türüdür.
Manevi Tazminat Davası: Hukuka aykırı bir fiil nedeniyle zarar görenin, kişilik değerlerinde iradesi dışında meydana gelen eksilme sebebiyle çekilen manevi üzüntülerin, ızdırap ve acıların dindirilmesi ve telafisi için açılan bir dava türüdür.
Malullük veya fiziksel rahatsızlıklar, yaşam kalitesinin kötüleşmesi ve maruz kalınan elem ve keder sonucu vuku bulan manevi zararların parasal anlamda tazmin edilmesine ilişkin talepleri kapsamaktadır.
Bu dava türünde ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.
1.Ölüm Halinde Talep Edilebilecek Giderler :
•Cenaze giderleri,
•Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar,
•Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.
2.Bedensel Zarar Durumunda Talep Edilecek Giderler :
•Tedavi giderleri,
•Kazanç kaybı,
•Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar,
•Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.
3.Kişilik Hakkının Zedelenmesi Durumunda;
Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir. Hâkim,diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.
Tazminatın Belirlenmesi(TBK.M.51/I): Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.
Görüldüğü üzere Borçlar Kanunu bu hususta hâkime bir takdir yetkisi vermektedir. Hâkim tazminat miktarını belirlerken hem durumun özelliklerini hem de kusurun ağırlığını göz önünde bulunduracaktır. Bunun dışında TBK.m.52 bazı hususlar tazminattan indirim sebebi olarak düzenlenmiştir. Tazminatın belirlenmesinde indirim sebebi olarak göz önünde bulundurulacak hususlar şunlardır:
Kusurun Ağırlığı
Hâkim hafif kusur durumunda tazminat miktarında bir indirime gidebilir ve uğranılan zararın altında bir tazminata hükmedebilir.Zarar verenin bir sorumluluk sigortası var ise, kusurun hafif olmasının bir indirim sebebi olarak göz önünde bulundurulmayacağı kabul edilmektedir.
Sebep sorumluluğunda kusur sorumluluğun kurucu unsuru olmadığı için, zarar verenin kusuru hafif dahi olsa tazminatta bir indirime gidilemeyecektir.
Zarar Görenin Zarara Razı Olması
Zarar görenin rızası aslında bir hukuka uygunluk sebebidir. Eğer rıza hukuken geçerli ise, fiil hukuka uygun olacak ve bir tazminat da söz konusu olmayacaktır.
Zarar görenin Birlikte Kusuru
(TBK.m.52/I) hükmüne göre zarar görenin kusuru da bir indirim sebebi teşkil etmektedir. İndirim sebebi olarak göz önünde bulundurulacak kusur, zarar görenin illiyet bağını kesecek yoğunluğa ulaşmamış birlikte kusurudur. Eğer zarar görenin ağır kusuru illiyet bağını kesmiş ve zararlı sonucun meydana gelmesinin temel sebebi zarar görenin ağır kusuru ise, sorumluluk söz konusu olmayacaktır.
Diğer Sebepler:
TBK.m.51 hâkimin olayların özelliğine ve durumun gereğine göre zararın miktarını tespit edeceği düzenlenmiştir. Buna göre, şu durumlar da tazminat miktarının belirlenmesinde göz önünde tutulacaktır:
Umulmayan olaylar: Söz konusu umulmayan olayın tazminattan indirim sebebi teşkil edebilmesi için, bunun illiyet bağını kesen bir mücbir sebep niteliği taşımaması gerekir
Zarar görenin bünyevi istidadı: Zarar görenin daha önceden mevcut bir rahatsızlığının zararın doğmasına veya artmasına katkıda bulunması da tazminat miktarı belirlenirken göz önünde bulundurulur.
İsviçre Federal Mahkemesinin 14 Eylül 2004 tarihli kararına konu olan olayda, duran bir otomobil içinde bulunan şahıs başka bir aracın çarpması neticesinde felç olmuştur. Ancak alınan bilirkişi raporlarında, yaralan şahsın omurgasında daha önceden gerçekleşmiş bir arıza olduğu anlaşılmıştır
Meydana gelen zararların tamamının tazmininin zarar verenin ekonomik açıdan yıkımına sebep olması ,(TBK.m.52/II) hükmüne göre, zarar haksız fiili işleyen kişinin kasıt veya ağır ihmalinden kaynaklanmamış ve ortaya çıkacak zararın tam olarak tazmini onun ekonomik açıdan çok zor durumda kalmasına yol açacak ise, bu durum da tazminattan indirim sebebi olarak göz önünde bulundurulacaktır.
ZAMANAŞIMI
Haksız Fiilde Zamanaşımı (normal/olağan süre):TBK md. 72/I’e göre; haksız fiil sebebiyle tazminat davası açma hakkı; mağdurun, zararı ve tazminat yükümlüsünü (haksız fiil sorumluluğu isnat edilebilecek kişiyi) öğrendiği tarihten itibaren iki yıllık zamanaşımı süresine tabidir.
Tazminat davasına temel teşkil eden fiil suç teşkil ediyorsa: (doktor hatası(malpraktis), trafik kazası nedeniyle ölüm veya yaralama), o fiil için özel kanunlarda daha az zamanaşımı süresi öngörülse bile, ceza kanununda o suç için öngörülen dava zamanaşımı ne ise maddi manevi tazminat davası açma süresi de odur.
Sözleşmenin ihlali nedeniyle açılacak tazminat davalarında ise zamanaşımı genel zamanaşımı süresi olan (TBK146) 10 yıldır.
Hatır işleri:Zarar, zarar verenin zarar görenin hatırına, onun yarına yaptığı bir iş nedeniyle ortaya çıkmış ise, hakim bu durumu göz önünde bulundurarak tazminat miktarında uygun bir indirim yapabilir.
Maddi ve manevi tazminat davası; borçlar hukukundan kaynaklanan sözleşmenin ihlali, trafik kazası neticesinde yaralanma veya ölüm, doktor uygulama hatası (malpraktis) sonucu ölüm, iş hukukundan kaynaklanan ihbar veya kıdem tazminatı, iş kazası sonucu yaralanma veya ölüm, suç işlenmesi, boşanma davası gibi birbirinden tamamen farklı hukuki nedenlerden kaynaklanan uyuşmazlıkları çözen bir dava türüdür.
Sayılanlarla sınırlı olmamakla birlikte kişinin zarara uğradığı her türlü olayda tazmin hakkı vardır. Başaran Hukuk ve Arabuluculuk Merkezi tazminat
hakkı olan kişi ya da şirketlerin tazminat hukuku kapsamında hukuki olarak savunmasını en iyi şekilde yapmayı kendisine ilke edinmiştir.
Tazminat Hukuku Alanında Verdiğimiz Hizmetler
1. İş Hukukundan Kaynaklanan Tazminat Davaları
2. İş Kazası Nedeniyle Sakatlanma ve Ölüm Sonucu Açılacak Tazminat Davalarının Takibi
3. Trafik Kazası Sonucu Başlatılacak Tazminat Taleplerinin Takibi
4. Sözleşmeden Kaynaklanan Maddi ve Manevi Tazminat Davalarının Takibi
5. Trafik Kazalarına İlişkin Tazminat Taleplerinin Takibi
6. Sigorta Şirketlerine Başvuruların Yapılması ve Sürecin Takip Edilmesi
7. Sigorta ile İlgili Alacak ve Tazminat Davalarının Takibi
8. Tıbbi Malpraktis Davalarının Takibi (hekimin hatalı müdahalesi)
9. Sigorta Sözleşmelerinden Doğan Rücu Davalarının İkame Edilmesi ve Takibi
10. Ceza Hukukuna Konu Edilebilecek Olaylardan Doğan Tazminat Taleplerinin Takibi
11. Her Türlü Maddi ve Manevi Zarar Nedeniyle Tazminat Talepleri İçin Danışmanlık ve Dava Takibi
TRAFİK KAZASI TAZMİNAT DAVALARI
Genel Olarak;
Sürücü eğitimlerindeki yetersizlikler, araç ve yolların fiziki durumlarındaki bozukluklar ve genellikle trafik kurallarına riayet edilmemesi gibi birçok nedenden dolayı her gün yüzlerce trafik kazası olmakta ve bu kazaların sebep olduğu maddi ve manevi zararlar gün geçtikçe artmaktadır. Trafik kazaları çoğu zaman yaralanmayla sonuçlanabileceği gibi bazı durumlarda can kaybıyla da sonuçlanmaktadır.
Trafik kazası sonucunda oluşan maddi ve manevi zararının tazminine yönelik davalar, ülkemizde dava konusu yapılan en yaygın hukuki sorunlardan birini oluşturmaktadır. Kaza sonucunda uğranılan zararların giderilebilmesi açısından dava açılması zaruriyet teşkil etmektedir.
Ortaya çıkan zarar kalemleri araç değer kaybından tutun ölenin yakınlarının destekten yoksun kalmasına kadar geniş bir yelpazeye sahiptir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3.maddesinde trafik kazası “Karayolu üzerinde hareket halinde olan bir veya birden
fazla aracın karıştığı ölüm, yaralanma ve maddi zararla sonuçl
AİLE HUKUKU
AİLE HUKUKU Aile hukuku, kişilerin aile çevresindeki ilişkileri düzenler. Aile hukuku için kısaca evliliklerin hukuku denilebilir. Aile hukuku medeni hukukun bir alt dalı olarak çoğunluklu olarak boşanma davası, boşanmada maddi ve manevi tazminat davası, boşanmada mal paylaşımı, çocukların velayeti, tedbir ve iştirak nafakası vb. gibi konuları düzenler.Boşanma davası aile hukukunun en temel ve yaygın dava konusu olduğundan aile hukuku ile ilgilenen avukatlar halk arasında Boşanma Avukatı olarak anılmakta
-
dır. Başaran Hukuk ve Arabuluculuk Merkezi olarak müvekkillerimize Aile Hukuku dalında gerek uzlaşmaya dayalı gerekse dava yolu ile titizlikle takip ederek yardımcı olmaktayız.
Aile Hukukundan Medeni Kanunun 2. Kitabında bahsedilmektedir.
Kanun; Nişanlılık, Evlenme ve Boşanma gibi süreçleri ve tabi olduğu kuralları ayrıntılı olarak anlatmıştır.
NİŞANLILIĞIN SONA ERMESİNİN SONUÇLARI:
• Maddi Tazminat
• Manevi Tazminat
• Hediyelerin İadesi
EVLENME:
Evlilik, ayrı cinsten kişilerin tam ve sürekli bir hayat ortaklığı kurmak üzere, hukukun aradığı koşullara uygun olarak birleşmesidir. Evlenmenin hukuken geçerli sayılabilmesi için Maddi ve Şekli koşullar olmak üzere iki başlık altında incelenen koşullar bulunmaktadır.
Maddi Koşullar: Evlenme Ehliyeti ve Evlenme Engellerinin Bulunmaması
Şekli Koşullar: Evlenme Törenine Hazırlık, Evlenme Töreni ve Evlenmeden Sonraki İşlemler
BOŞANMA DAVASI:
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre boşanma sebepleri özel ve genel olmak üzere ikiye ayrılır. Bu kapsamda boşanma sebeplerini ayrı ayrı incelemek gerekir.
Özel Boşanma Sebepleri;
• Zina
• Hayata Kast, Kötü Muamele, Onur Kırıcı Davranış
• Aşağılayıcı Suç İşleme ve Haysiyetsiz Yaşam Sürme
• Terk
• Akıl Hastalığı
Genel Boşanma Sebepleri:
• Evlilik Birliğinin Temelden Sarsılması
• Anlaşmalı Boşanma
MAL REJİMİ (MAL PAYLAŞIMI) DAVALARI:
Eşlerin evlilik birliği esnasında veya evlilik birliği devamı süresince, sahip oldukları malvarlıklarının yönetimine, tasarrufuna, tasfiyesine ilişkin kuralların tümü mal rejimi kavramını oluşturmaktadır.
• Medeni Kanunda 4 farklı tip mal rejimi düzenlenmiş olup bunlardan yasal mal rejimi; edinilmiş mallara katılma rejimidir. Seçimlik mal rejimleri ise; paylaşmalı mal ayrılığı, mal ortaklığı ve mal ayrılığı rejimleridir.
• Taraflar evlilik birliğini kurmadan önce veya kurduktan sonra noter huzurunda yapacakları bir mal rejimi sözleşmesi ile veya evlilik birliğini kurarken yetkili memura verecekleri yazılı bir beyanla seçimlik mal rejimlerinden birini seçebilir ve evlilik birliği süresince istedikleri zaman yine noterde yapacakları bir sözleşme ile mal rejimlerini değiştirebilirler. Tarafların herhangi bir sözleşme yapmaması durumunda ise aralarında yasal mal rejimi geçerli olur.
• Evlilik birliğinin boşanma veya evliliğin iptali ile sona ermesi, taraflardan birinin ölümü, tarafların başka bir mal rejimi seçmesi veya gerekli şartların halinde hakim kararıyla mal rejiminin mal ayrılığı rejimine dönüşmesi durumunda mal rejimi sona erer.
Artık mal rejiminin tasfiyesine başlanır ve unutmamak gerekir ki mal rejiminin tasfiyesinde tarafların elde edecekleri haklar bir ayni hak değil alacak hakkı olacaktır.
Başaran Hukuk ve Arabuluculuk Merkezi olarak Aile Hukuku Kapsamında ilgilendiğimiz davalar;
• Boşanma davaları
• Boşanma öncesinde Nafaka Davaları
• Boşanmadan kaynaklı Maddi ve Manevi Tazminat Davaları,
• Boşanmadan Kaynaklı Mal Rejimleri Davaları
• Boşanmadan Kaynaklı Mal varlığı anlaşmaları
• Boşanmadan kaynaklı Nafaka Davaları
• Çekişmeli Boşanma
• Evlenmeye İzin Verilmesi Davaları
• Evliliğin Butlanı ve İptali Davaları
• Evlilik Sözleşmesi Hazırlanması
• Evlilik Sözleşmesinden Kaynaklı Davaları
• Anlaşmalı Boşanma
• Mal Rejimin Tasfiyesi Davaları
• Nafaka Artırım Davaları,
• Nişanın bozulmasından doğan tazminat davaları
• Nişanlanmadan doğan eşya davaları
• Nişanlanmadan doğan hukuki ihtilafların çözümü
• Soy Bağı Davaları
• Velayet Davaları
• Yurtdışında verilen boşanma kararlarının Tanıma ve Tenfizi Davaları
• 4320 Sayılı Yasa Gereği Koruma Tedbirlerinin Alınması
Vb. davalara disiplik ve titizlik göstererek Aile Hukuku dalında deneyimli olan Şanlıurfa Başaran Hukuk avukat kadromuz ile hukuki yardım sunmaktayız.
ARABULUCULUK HİZMETLERİ
ARABULUCULUK: Arabuluculuk, günümüzde dostane yollarla uyuşmazlık çözüm yöntemleri içinde en yaygın olarak bilinen ve uygulanan uyuşmazlık çözüm yöntemidir, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Arabuluculuğa Hâkim Temel İlkeler Nelerdir? İradi olma ve Eşitlik İlkesi Taraflar, arabulucuya başv
-
urmak süreci devam ettirmek sonuçlandırmak veya bu süreçten vazgeçmek konusunda serbesttirler. Bu serbestliğin istisnası iş kanunu 18/A hükmü ile getirilen dava şartı olan arabulucuk ile Bazı ticari davalara getirilen arabuluculuktur. Bu konularda tarafların serbestliği söz konusu değildir. Taraflar kanuna uymak zorundadırlar. (Arabuluculuk Kanunu m.3)
Gizlilik İlkesi
Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça arabulucu, arabuluculuk faaliyeti çerçevesinde kendisine sunulan veya diğer bir şekilde elde ettiği bilgi ve belgeler ile diğer kayıtları gizli tutmakla yükümlüdür. (Arabuluculuk Kanunu m.4)
Aksi kararlaştırılmadıkça, taraflar ve görüşmelere katılan diğer kişilerde bu konuda gizliliğe uymak zorundadırlar.
Bu ilkeye uyulmaması durumunda kanun, cezai bir müeyyide öngörmüştür.
Beyan ve Belgelerin Kullanılmaması İlkesi
Taraflar, arabulucu veya arabuluculuğa katılanlar da dâhil üçüncü bir kişi, uyuşmazlıkla ilgili olarak hukuk davası açıldığında yahut tahkim yoluna başvurulduğunda, kanunda sayılan beyan veya belgeleri delil olarak ileri süremez ve bunlar hakkında tanıklık yapamaz,
Bu beyan ve belgelerin sunulması kanunen yasak olmasına rağmen taraflardan biri kanunun aksine mahkemeye sunmuş olsa bile Mahkeme tarafından hükme esas alınmaz.
Arabulucu Kimdir?
Arabulucu olarak adlandırdığımız bu 3. Kişi, bazı sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getirir ve tarafların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesi için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştirir. Taraflar çözüm önerisi getiremedikleri zaman, taraflara çözüm önerisi de sunabilen kişidir. (Arabuluculuk Kanunu Madde 2)
Arabulucu, tarafların aralarındaki asıl uyuşmazlığı ve menfaatlerini tespit ederek bu konularda tartışmalarını ve çözüm bulmalarını sağlamaya çalışır. Burada taraflar kendi çözümlerini kendileri üretirler ve bunu yaparken birbirlerini anlamaya çalışırlar.
Ne Zaman Arabulucuya Gidilir?
Karşı tarafla aranızda uyuşmazlık çıktıktan ve fakat mahkeme veya tahkime başvurmadan önce arabulucuya gidebileceğiniz gibi mahkemeye dava açtıktan sonra da arabulucuya gidebilirsiniz.
Arabuluculuk Yoluyla Anlaşmanın Avantajları Nelerdir?
Dava boyunca yapmak zorunda kalacağınız tüm masraflardan (posta gideri, bilirkişi, keşif vb. masraflar, yol giderleriniz gibi) ve yargılama nedeniyle diğer işlerinizden kısıtlayıp, adliyeye ayırmak zorunda kalacağınız zamandan tasarruf etmiş olursunuz. Mahkemeye göre daha kısa sürer. Sonuç, tarafların kontrolündedir. Geleceğe bakılır, mevcut hukuki durumun değil, menfaatin korunması esastır. Güvenirlik ve gizlilik önemlidir; taraflar mahkeme önünde konuşamayacaklarını burada rahatlıkla konuşabilirler. Psikolojik ve sosyolojik riski azdır; daha az yeni sorun doğurur. Tarafların anlaştıkları yöntem ve çözüm tarzı esastır, esnektir.
Arabulucuların görevi nedir?
Arabulucular, tarafların iletişimini kolaylaştırarak onları masada tutan arabuluculuk yöntemleri uygular. Tarafların kendi çözümlerini kendilerinin bulmalarına yardımcı olur. Bunu yaparken arabulucu konuyu çözümleyen bir karar vermez, taraflara çözüm seçeneği sunmaz.
Arabuluculuğun avantajları nelerdir?
Arabuluculuk özellikle dava yoluyla karşılaştırıldığında birçok avantajı olan bir yöntemdir. Arabuluculuk insanlar arasındaki ilişkileri korur. Arabuluculuk temelinde dostane bir çözüm yolu olduğundan var olan ilişkilerin kötüye gitmesini engeller ve bozulmuş ilişkilerin düzelmesini sağlar. Arabuluculukta taraflar iletişimi sürdürdüklerinden isteklerine uygun ortak bir çözüm bulma şansları yüksektir.
Davaya konu olaylar mahkeme tarafından ortalama en erken sekiz ayda ortalama olarak dört yılda çözülürken arabuluculukta sonuca üç saat ila bir haftalık sürelerde ulaşılabilir.Arabulucu kısa sürede çözüme ulaştırır.
Taraflar arabulucuyu sicile kayıtlı arabulucular listesinden seçebilirler.
Dava sırasında yapılması gereken masraflar, avukatlık ücretleri ve hakkın geç alınması karşısında arabuluculuk makul ücretlerle çözüme ulaşmayı sağlar. Bu açıdan çok daha ekonomiktir.
Arabuluculukta ileri sürülen görüşler, belgeler, teklifler ve ikrarlar gizlidir. Bu nedenle taraflar çekinmeden her konuyu masaya yatırabilirler. Kamuoyuna yansımasından çekinilen konularda arabuluculuk tercih edilebilir.
Arabuluculukta sürecin kontrolü tarafların elindedir. Arabuluculukta sadece tarafların mutabık kaldığı konularda anlaşma yapılır. Taraflar arabuluculuktan her an vazgeçebilirler. Kimse istemediği bir anlaşmayı imzalamaya zorlanamaz.
Arabuluculuk kaybedenin olmadığı, gönüllülük esasına dayalı bir süreçtir. İstenildiği an süreçten vazgeçilebilir. Anlaşmaya varılması halinde ise her iki taraf da kazanmış olacak.
Arabulucuya başvurmakla dava açmaktan vazgeçmiş mi olunur?
Arabulucuya başvurma, dava açma hakkınızdan vazgeçmiş olduğunuz anlamına gelmez. Arabuluculuk sürecinde de dilediğiniz zaman süreci sona erdirip dava açabilir ya da dava açtıktan sonra başvurmuş iseniz açılmış davaya devam edebilirsiniz.
Arabulucuya neden güvenilmeli?
Arabuluculuk gizli yürütülen bir süreçtir. Arabulucunun devam eden davada tanık olarak dinlenemeyeceği, arabuluculuk esnasında arabuluculuk dolayısıyla yapılan beyan, sunulan bilgi ve belgelerin mahkemede delil olarak ileri sürülemeyeceği Kanun’la güvence altına alınmıştır. Ayrıca gizlilik yükümlülüğüne aykırı davranan arabulucunun altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı Kanun’da açıkça düzenlenmiştir. (HUAK m.4,5, 33)
Ticari ve iş uyuşmazlıklarında arabulucularımızın tarafları uzlaştırması, barıştırması veya anlaşmalarını sağlaması durumunda imza atılan "arabuluculuk anlaşma belgesi", Yargıtay sürecini de tamamlamış kesinleşmiş bir mahkeme hükmü yerine geçmektedir.
Büromuz, avukatlığın sadece oluşmuş ihtilafları çözmek değil aynı zamanda ihtilafların oluşmasını engellemek olduğunu düşünmekte ve müvekkillerimize, gelecekte oluşabilecek sorunlardan görevini şahsen, özenle, tarafsız ve eşit olarak yerine getirmektedir.